GDO’ya HAYIR Paneli 19.11.2011

By: mithatmarul

Kas 21 2011

Kategori Uncategorized

1 Yorum

19 Kasım 2011 Cumartesi günü İzmir-Bornova Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde GDO’ya Hayır Platformu tarafından düzenlenen, yöneticiliğini Bornova Belediye Başkanı Kamil Okyay Sındır’ın yaptığı panelden Hazel Kuran‘ın izlenimleri;
İlk olarak Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinden Tayfun Özkaya‘yı dinledik.
— Bildiğiniz üzere GDO’ya hayır diyenlerin yanında “Olur mu öyle şey çocuklar, GDO çok cici” diyen ilim bilim insanları da var. Tayfun Bey de dedi ki, bilim insanları parayla satın alınabilir hale gelmiştir; ayıptır, günahtır.
— GDO’lu ürünleri dünyadaki aç insanların kurtuluşu olarak gösteren çok tok insanların ise külliyen yalan söylediğini, bu ürünlerin büyük bir kısmının biyo-yakıt (tarımsal yakıt) elde edilmek için kullanıldığını, geri kalan diğer büyük kısmın ise hayvan besini olarak fabrikalardaki o masum bakışlı mahkumlara gittiğini iddia etti. Ha yalan mı? Değil.
— Genleri üzerinde değişiklik yaptıkları bitkilerin yüzde sekseninin ot öldürücülere (herbisit) dayanıklı olmasını sağlıyormuş bu ilim bilim insanları. Böylece tarlaya ot öldürücü attığınızda ektiğiniz ürün sapasağlam dururken diğer bütün otlar ölüyor. Ancak her geçen sene zamanında öldürebildiğiniz otlar attığınız ot öldürücüye direnç gösteriyor ve daha fazla atmak durumunda kalıyorsunuz. Bu böyle bir süre devam ettikten sonra miktarı arttırmanız yetmiyor, yanında farklı ot öldürücülerle birlikte uygulamanız gerekiyor ki toprağa ve kendinize ne kadar zehir verdiğinizi siz düşünün.
— GDO’lu tohumları satan şirketlerle ot öldürücüleri satan şirketler aynı. Hatta, öyle bir gen sihirbazlığı yapıyorlar ki, ürün sadece kendi ürettikleri ilaca dayanıklı oluyor. Tohumu aldığınız şirkete tekrar para kazandırmanız garanti altına alınmış oluyor. Terbiyesizler iplerin kendi ellerinde olduğunu biliyorlar tabii, sürekli tohum ve herbisit fiyatlarını arttırıyorlar.
— Peki neden GDO’lu ürün ekimi yapılıyor? Birincisi, büyük işletmeler işçiyi değil ilacı seviyor. İkincisi genetiği değiştirilmemiş tohum bulmak zorlaşıyor.
— IPM (Integrated Pest Management) yöntemiyle en çok ilaç kullanılan pamukta bile hiç ilaç kullanmadan %21 daha fazla verim alınıyormuş. (Seedling, January, 2007)
— IAASTD 2008 raporunda: çözüm; ekolojil, düşük girdili, düşük masraflı tarım yöntemleri açlıkla mücadele için çok uygun deniyor.
— Ve tabii elli yıl önce yediğimiz ıspanakla şimdi yediğimiz ıspanağın besin değerindeki fark %50lere gelmiş de geçiyor.
Çiftçi-SEN Genel Başkanı Abdullah Aysu, önce biz konudan uzak olanlar için kavramları açıklamaya çalıştı ama anlatabildiği bizim anlayabildiğimiz kadardı.
Hibrid: birbirine üreyebilen iki cins (hibrid tohumdan büyüttüğünüz bir bitkiden tohum alırsanız bir sonraki sene alacağınız verim düşük olur ancak 5-6 sonra tohum melezliğinden kurtulur ve asıl ürüne döneri)
GDO: Birbirine üreyemeyen iki cins (Mısıra akrep genlerinin aktarılması söz konusuysa o mısır hiçbir zaman sizin tandığınız mısır olamayacak demektir)
Çiftçi: Tarlasından tohumunu alıp bir yıl sonra tekrar ekebilen insan evladı. Eğer kendi tohumunu alamıyorsa bekçidir.
Tarım: Bitkisel üretim ile hayvan yetiştiriciliğinin bir arada bulunduğu üretim süreci. Bu iki kolun çıktıları birbirini besler. Eğer ayırırsanız şirketlere ihtiyaç duymaya başlarsınız. Gübreyi, yemi dışarıdan almak zorunda kalırsınız.
Konuşmasını “Ottan süt, sütten ot üretemezsek aç değil, aynı zamanda esir olacağız” diyerek bitirdi.
Sıradaki konuşmacımız Ekoloji Kolektifi‘nden Fevzi Özlüer idi. Kendisi biyogüvenlik yasası ve uygulamaları hakkında konuştu ancak ben pek dinleyemedim kendisini. Daha doğrusu dinledim ama not almamışım. Kısaca biyogüvenlik yasasına göre GDO’lu ürünlerin izin alma sürecini ve uygulamanın nasıl da biyogüvenlik yasasında yazılandan alakasız olduğunu anlattı. Biyogüvenlik kurulu incelediği ürünlerle ilgili kamuoyuna danışmak zorunda imiş, bu nedenle de mail kutularına gelen imza çağrılarını görmezden gelmeyiniz dedi.
Son olarak da GDO’lar insan sağlığı için risksiz mi diye SORAN Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’ndan Işıl Ergin’deydi söz.
Yukarıdaki linkte görebileceğiniz wikileaks belgelerinden, yanlı
söylemleri olan birinin söyleşisinin, Bilim Teknik gibi bir dergide
yayınlanmasını endişe verici bulduğu söyledi.
GDO’lu ürünlerin sağlık onayını iki üç sene gibi kısa sürelerde aldıklarını fakat gıdayla ilgili bir konuda ürünlerin etkilerinin bu kadar kısa sürede anlaşılamayacağını söyledi. Çünkü gıdayı ilaç gibi belli bir dozda almıyorsunuz ve yapılan araştırmaların hiçbiri kullanım dozuyla ilgili bir konuya değinmiyor. Sanki herkes eşit miktarda ya da belli bir seviyenin altında tüketecekmiş gibi bir varsayımla yola çıkılıyor. Bunun yanında yapılan araştırmaların sonucu da kendi işlerine gelecek şekilde yorumlanıyor. Şimdiye kadar şirketlerin yaptırdığı araştırmaların birinden bile risklidir sonucu çıkmamış.
Etkisinin ne olacağını bilemediğimiz (ki fareler zerinde yapılan deneylerde iki-üç kuşak sonra kısırlık, deney uygulanan farelerde böbrek yetmezliği gibi sorunlarla karşılaşılmış) durumlarda halk sağlığı için ihtiyatlı olmak gerekirmiş. Yani olumsuz bir etkisinin olması söz konusu bir duruma ihtiyatlılık gereği atlanmaması uygun olanıymış.
Hazel Kuran
Fotoğraflar; Ege’nin Sesi & Alınteri

1 comments on “GDO’ya HAYIR Paneli 19.11.2011”

  1. Ne yazık ki oturumda başka konuşmacılar sağlıkla ilgili ne söylediyse hepsi benim sözlerimmiş gibi yazmışsınız, bu doğru olmamış. Ayrıca ben TÜBİTAKtan insanların yanlı söylemlerde bulunduğunu değil, yanlı söylemleri olan birinin söyleşisinin, Bilim Teknik gibi bir dergide yayınlanmasını endişe verici bulduğumu söyledim. Resimlerin de, ne oturumda çekilmiş ne de konuşmacıların kullandığı resimler olmamasını da haber üretme etiği açısından da doğru bulmuyorum. Sağlık etkileri açısından bilimsel mesajlar vermeye çalıştığım gözönünde bulundurulursa konuşmanın özetine iliştirdiğiniz resim bu amaca hiç de uygun olmamış.


Yorum bırakın